7 Kasım 2014 Cuma

Hayaller :)





Dere tepe gezsem ya ben, kumsalda ayağıma çarpan denizin soğuğuna aldırmadan koşsam ya boydan boya, yüksek tepelere çıkıp en güzel manzarayı izlesem, bahçemde çiçekler yetiştirsem ya...Renkli bir evim, çiçekli perdelerim, cam kenarında berjerim, küçük sehpam ve tabi üzerinde kahve fincanın olsa ya...
Ben küçük hayallerin insanıyım "azıcık aşım, ağrısız başım" der geçerim bu hayattan.Hayat dediğin nedir ki zaten?
Koskoca şehirler bana göre değil öğrendim...Emekli ruhuna sahip genç işçiyim kendi tabirimle...Keşmekeşten uzak dingin bir deniz istiyorum artık fazla dalgalı bu hayat, bu şehir
, insanlar...
Hayat işte fazla söze ne hacet??? Yaşa dilediğince bu hayat senin...

14 Ekim 2014 Salı

Sehpadan Puf Yapımı :)

Herşey ''eskitmelerle eski izlenimi verilmiş yeni eşyalar varken neden eskileri değerlendirmeyelim?''dememle başladı...İnternette çeşitli bloglarda örneklerine sıkça rastlanan ve gerçekten yabana atılmayacak projeler var hepsi de birbirinden güzeller.
Yatak odamda puf istiyordum, Yatağımın ayak ucuna yada makyaj masası önüne çok yakışacaktı :) Baktım, araştırdım, beğendiklerim de oldu ama kendimde yapabilirim diye düşünüyordum içten içe...Hani şu eski sehpalar, ayakları lükens olanlar ah diyordum bir elime geçse :) 

Geçti... Bir gün ikinci el eşya satan dükkanların olduğu bir yerden geçiyorduk tesadüfen, benim göz hep değerlendirilecek eski kokulu eşyalarda tabi, eşim kolumdan çekiştirirken 'işte orda' dedim ve başladım uygun adım ilerlemeye... Oydu işte şimdi birşeye benzemiyordu ama yapabilirdim. Eşim şaşkınlıkla bana bakarken sordum fiyatını emin misin? cümlesini duymadım bile ve aldık eve getirdik. Buyrun satın aldığım eski üstsüz sehpa:

Bu renk olmayacaktı tabi ki... Beyaza boyanmalıydı. Zımparaladım bir güzel sonra Aldım elime fırçayı başladım boyamaya...(Eşim ilk katı sürdükten sonra geldi imkanı yok bu bir şeye benzemeyecek Tuğba boşuna uğraşıyorsun dedi. Aldırmadım :) Daha dur ilk kat be adam, biz makyaj yaparken bile fondöten, pudra, allık hey gidi hey bunları söylemedim tabi :) ) Neyse beyaza boyandı ve bu hale geldi :
Puf olacak ama oturma yeri yok :) Aldım elime çekiç, çivi, tahta çaktım üstüne. Sehpamın kenarlarında bombelikler var gördüğünüz gibi bir de o bombelikler için testere kullandım kenarlarını yonttum olabildiğince taşmamasını sağladım tahtanın böylelikle :) Fotoğrafını çekmemişim bu detayın ama eşim hala umutsuz bakıyordu  öyle söyleyeyim siz anlayın :)
Sonra sıra geldi üzerine gazete kağıdı koyup kalıp çıkarmaya onu da yaptım. Süngeri, elyafı ve kumaşı birazcık paylı kestim. Önce süngeri koydum orta kısmı kenarlarından biraz daha yüksek olsun diye elyafla destekledim sonra tekrar süngeri koydum ve tahtaya silikon ile yapıştırdım. İşte görünüm aşağıdaki gibi oldu :


Kumaşı da aynı şekilde sıcak silikon ile düzgünce kapladım. Burası biraz özen istiyor ama tek başıma yaptım bir yardımcınız varsa daha kolay halledebilirsiniz. Bakın ne hale geldi:
Son olarak kenarları gördüğünüz gibi çok boş geldi bana da. Birşey eksikti onu da tamamladım :) Kordonlar metreyle satılıyor ben balköpüğü rengini  tercih ettim. Eşim evimize misafir gelene bak bunu Tuğba yaptı diye ballandıra ballandıra anlatıyor hikayeyi... Haklı da, çok emeği var sağolsun :)
İşte son hali :
Ben sonuçtan memnun kaldım. 
Hem keyif aldım, hem dekorasyonumu istediğim gibi yaptım hem de tahmininizden çok daha ucuza mal ettim...
Bu arada Kumaşı heryerde bulup temin edebileceğiniz duck kumaştır ve bu renk olmasının sebebi de aşağıdadır :)

Perdelerimi de tahmin ettiğiniz gibi ben diktim tabi ki anneciğimin de destekleriyle :)
Keyifli akşamlar umarım yardımcı olabilmiş ve ilham verebilmişimdir :)

12 Ekim 2014 Pazar

Hayata Dair, Hayata Dahil!


Hem kahkaha atmak hem gözyaşı dökmek için herkesin bir sebebi var bu hayatta. Çünkü gülerken ağlamak yada ağlarken gülmek kadar çelişkili hayat...
Herkes ağlar biliyorum; kimi kafasını yastığa gömüp yorganı oksijen girecek tek zerre bırakmayacak kadar örterek saklanır kendinden, kimi ulu orta feryat figan... 
Küçük mutlulukların insanıyım ben, Öyle demet demet çiçekler falan değil alalede koparılmış tek bir papatya yeter kocaman gülümsememe... Eee hal böyle olunca filmlere ve kitaplara ağlamama yada gülmeme şaşırmadınız değil mi? 

Çağan Irmak mesela olabildiğince izler, alabildiğine ağlarım... Samimiyetle yüreğine dokunur insanın, aksini iddia eden olacağını sanmıyorum. Film Çeksin, fotoğraf çeksin iki kelime cümle kursun yeter... Babam ve Oğlum tepetaklat etti, Dedemin insanlarında ne zaman güldüm, ne zaman ağladım ben bile anlamadım. 'Issız Adam' filminde  hem adamın hem Ada' nın ıssızlığından bahsettiğini anlamış mıydınız tek isimle, o kadar derinlemesine izlemiş miydiniz? Keza incir reçeli nasıl güzel sessiz sakin fethetmişti gönülleri... Tokat misali çarpan cümleleri olmalı izlediğimin, okuduğumun...Hayatıma tek bir cümle katması, tek bir pencere açması, yepyeni bir düşünceye sevk etmesi yeter...

Debbie Mocamber nasıl ince ince işliyor umudu yolu kesişenler bilir yüzünüzde masum bir gülümseme belirir, Canan Tan 'Piraye' si acılara objektif bakarken ben gözyaşlarımı siliyordum, Elif Şafak 'Aşk' kitabını hem pembesinin hem siyahının arşivimde olmasını isteyecek ve her ikisini de okuyacak kadar çok sevdim. Kitabı kapattım, biraz hazmettim sonra içeri gidip anne Konya' ya gidelim Mevlana' nın Şems'in mezarını görelim dedim  :) (Hala gideceğim evet ama ölmeden önce yapılması gerekenler listemde merak etmeyin :))
Ben kitapları ders çalışır gibi okurum, altını çizerim sonra ara ara döner bakarım kitapların can alıcı noktalarına, kokusunu içime çekerim yeniden. Ne kadar çizmişssem o kadar sevmişimdir.

Hava Yağmurluysa, evdeyseniz, ağlamaklı bir ruh haliniz varsa yada ağlamaya bahane arıyorsanız 'Kız Kardeşim Mommo' lütfen izleyin... Bir arkadaş tavsiyesiyle tanıştık kendisiyle, kuytu köşede kalmış, hakettiği değeri görememiş, gerçek bir yaşanmışlık hikayesi...
Birde Kadıköy Akmar pasajından, yıllar yıllar önce sudan ucuza aldığım,  ikinci el bir kitap vardı 'Nisan'a Veda' Sevim Reşat... Tarafımdan altı çizili cümleleri bol bir kitaptır demedi demeyin :)
Ufuk denilen sadece uzaklarda denizle gökyüzünün buluşma noktası değildir...Gözdeki gözyaşından tanır insanlar birbirlerini, önce kendi gözyaşınızı tanıyın sonra gözyaşınıza ortak olacaklarla ufukta buluşmanız dileğiyle...İyi Yolculuklar :)

10 Ekim 2014 Cuma

Çocukluk Bizde Kalsın


Her şeyin bir ilki ve başlangıcı vardır... Başlayalım Bakalım :)


Bırakın eti, sütü, yumurtayı, protein karbonhidrat dengesini falan hayatta en büyük besin kaynağı çocukluktur aslında, çoğumuz farkında olmasak ta... ''Karnıma ağrılar girecek kadar güldüm, uzun zamandır hiç bu kadar gülmemiştim'' diye anlatılan her şeyin başında çocukluk anıları yer alır. 

Gerçekten çocuk gibi çocuk olduysanız, toprakta çıplak ayak dolaştıysanız, saklambaç oynarken akşama kadar sizi arayıp bulamayacakları kadar iyi saklandıysanız yada mahalle kavgasına karıştıysanız ne mutlu size...Para denkleştirip aldığınız simidi, bölüşüp yediyseniz kan kardeşinizle -ki yara eksik olmayandı hayatımızdan ve yaralar birbirine değdirilip yapılırdı bu kardeşlik bu kadar kolay olunca da herkesin bir kan kardeşi vardı haliyle hee kanka sonradan icat edilen sevimsiz bir sıfat şimdilerde yaygın kullanılan bu ondan farklıydı anlamca- ve yıllara inat hala beraberseniz seçilmiş kardeşlerinizle işte size milyonluk mücevherlerden daha kıymetli, paha biçilemez bir hazine...

Bilseydik büyümenin ne demek olduğunu daha çok yaşardık, daha fazla düşer, daha fazla iz bırakırdık geleceğe(!)

Hadi hayallerle geleceğe değil, anılarla yaşanmışlıklara yolculuk yapalım ne dersiniz?
* Şeker kız Candy en büyük uykusuzluk sebebimizdi mesela... Sarı saçları, iyi niyeti iyiliğe zorlardı insanı çünkü tüm sıkıntılar geçerdi, kazanırdı iyiler sonra sonra çıktı yaramaz çocuklar, uçan kaçan kovalayan insanlar...
*Şimdi ki çocuklar gibi bakkaldan her istediğini alıp bir ısırıkla vazgeçmezdik biz, atmazdık alanın kafasına. Biskrem bisküvi ve vişne suyu benim için en özeldi. Bilirsiniz insanın canı hastayken bir şey istemez boğazımdan bari sevdiğim bir şey geçsin diye annemin sorusuna verilen muhteşem ikilimdi benim, cevabım standarttı, laf aramızda numara yapmışlığım da vardır :)
* Bakkaldan ekmek alıp dönerken para üstünden azcık harcanması kadar küçüktü hesaplar, günahlar..Kimsenin hakkı yenmezdi iki dilimse kek biri kardeşe ayrılırdı, arkadaşa verilirdi... Yemek yemek için baba beklenir ve asla kimseden önce başlanmazdı...Kimsenin hakkına göz dikilmez, ben diye başlayan cümleler kurulmazdı...

Uzar gider bu liste uzadıkça hatırlanır, uzadıkça gülümsetir...Çocukluk bizde kalsın diyelim ve bize çocukluğumuzdan ne kaldı onu konuşalım. Bu yazı benim ilk lokmam ve sizinle paylaşabilirim, ya siz???